12 Mayıs 2019 Pazar

Hangi Makineyi Alalım?

İki ay önce bir müşterimizde çalışan eski bir arkadaşım, telefon ederek Çin makinelerini satan temsilcileri sordu. Bildiğim temsilcilerin telefonlarını kendisiyle paylaştım. Konuşma sırasında bir kutu makinesi alacaklarını, yeni bir Çin makinesi mi yoksa ikinci el Avrupa makinesi mi almak hususunda kararsız kaldıklarını söyledi.

Ertesi gün bu sefer, o şirketin sahibi kişi geldi ve benzeri şeyleri konuştuk. Merak ederek şu anda kaç kutu yaptıklarını, ayar sürelerini vs sordum. Bunun üzerine şirket sahibi, ilgili yöneticiyi arayıp-telefonu bana verdi. Yöneticiyle konuşurken, şu rakamları not etmişim:

Ayar süresi 30-40 dakika
Vardiyada 7-8 ayar
8.500 kutu/vardiya
Baskısız veya küçük bir baskılı çok sayıda sipariş
Çok sayıda az adetli işleri var ama yeni girilecek lotlu bir müşteri grubu da var

Hiç düşünmeden kendisine, ayar sürelerinden tasarruf etmek üzere, piyasada “box maker” olarak adlandırılan az adetli işleri çalışan makineleri de düşünmesini önerdim.
Bu makinelerden ilk aklıma gelenlerin linkleri yazının altındadır. Bu türlü makinelerin başka üreticileri de olduğu gibi makinelerde kutuyu kullanan/dolduran yere kurulacaklar ile kutu fabrikasına kurulacaklar ayrımı da var. Aşağıdakiler ebatlanmış levha (safiha) çalışırken, çoğunlukla mobilya fabrikalarına kurulan sonsuz levha (zikzaklı levha, fan-fold) ile çalışanları da bulunmaktadır.
Daha sonra düşündüğümde şöyle bir yaklaşımın daha mantıklı olduğuna karar vererek, paylaşayım dedim.
 
Mevcut Durumun Tespiti
Amacıyla aşağıdaki gibi bilgileri toplamak gerekir. Logo veya kod gibi basit baskılar için renk sayısını “sıfır” girmek doğru olur. Belli bir dönemde (bir yıl) çalışılan tüm siparişleri bu şekilde sıralamak gerekir.

Hangi siparişleri çalışıyoruz? Ayar süreleri nedir? Bu siparişlerin çalışma hızları nedir? Zor/kolay işler hangileridir? Siparişler belli sürede kaç kere tekrar ediyor? Renk sayıları, ortalama baskı rengi? Kulak tipi? …gibi sorulara Excel’de özet tablo hazırlayarak cevap verilebilir.

Tablodan yola çıkılarak, ayarı uzun süren işler (renk sayısı, kalınlık, levha ebadı, kulak tipi gibi çeşitli açılardan), en çok tekrar eden işler, çalışma hızının düşük olduğu veya tersine yüksek olan işler,…pek çok istatistik hazırlanabilir. Çok tekrar eden işlere öncelikle bakmak daha faydalı olacaktır.

İstatistik bir tespittir, ondan yola çıkılarak önlemler/çözümler geliştirilmelidir. Yavaş giden işlere farklı fiyat uygulamasından, kolay işlere indirim yapmaya, bazı işlerin rotasını (yani çalıştığı makineyi/metodu) değiştirmeye,…kadar pek çok çözüm bulunabilir. İşletme körlüğü bir gerçektir. Yöneticiler bazen alışkanlıkla aynı işleri aynı makinelere yüklerler. Örneğin yüksekliği fazla olan (mesela kombi kutusu gibi) bir siparişi in-line olarak üretip-yapıştırmak genellikle sıkıntılıdır ve çok fireye neden olur. Bunun yerine kestikten sonra müstakil bir yarı otomatikte yapıştırmak her zaman daha ucuz olmuştur. Benzer şekilde logo/kod baskılarını ayrı bir operasyonda el ile (numaratör, sticker) veya yarı otomatik yapmak (laser yazıcı)  belki klişe ve ayar maliyetinden çok ucuza gelebilir.

Sürekli ama çok küçük partilerle tekrar eden siparişleri 2-3 partilik miktarlarda üretip-stoktan sevk etmeye (bu sayede ayar sayısı ve süresini azaltma), yüksekliği az olan yarım a boxları (Fefco 0200) ikili üretip-sonra giyotinle ikiye bölmeye kadar çok sayıda çözüm geliştirilebilir. Bu türlü yani yüksekliği az olan yarım a box sipariş çoksa in-line makinenin ucuna paket halindeyken bölen makineler de bulunmaktadır.

Asıl cevap verilmesi gereken sorular ise alınacak makineyi tarif edecek hususlardır:
Bunun için çalışılan siparişleri açılım enine göre sınıflandırmak lazımdır. Çalışılan bütün açılım enlerini de işleyebilecek bir makine düşünmek hatalı bir çözüm olabilir. Mümkünse minimum ve maksimumlara ayrı çalışma metotları geliştirilmelidir.
Baskılı işlerin ayar sayısı fazla ise hızlı ayar yapan makine bakılmalıdır.
Renk sayısı, çalışma genişliği, dalga cinsi (burada hem E hem de ACB dalga anlamındadır) fazlalaştıkça makine fiyatı artacaktır. Dolayısıyla ilk yapılması gereken elimizdeki ve alınma ihtimali olan siparişleri kategorize etmek olmalıdır.

Tablo çok basit gibi görünse de alınacak makinenin çalışma limitlerini belirlediğinden çok önemlidir. Genellikle işin kolayına kaçılıp-bütün ebatları çalışacak tek makine seçilir. Bunun yerine tabloyu belli ebatlarda çalışan makinelere göre (örneğin 60*160 cm, 120*240 cm) özetlemek gerekir. O makinenin çalışamayacağı kutuların nasıl (daha doğrusu diğer hangi makinede) üretileceğini de planlamak lazımdır.

Makine almasak olmaz mı?
Ben olsam öncelikle bu seçeneği değerlendiririm. Bunun için üretim miktarını arttırmak gerekir. İlk olarak operatörün makineyi yeterli hızla çalıştırmadığı akla gelse de gerçekte zaman kayıplarını azaltmadan hızı arttırmanın etkisi görülmez. Etüt etmek ve izlemek gerekir. 30-40 dakikalık ayar süresi, ekibin çok iyi organize olmasıyla (lastik değiştiren yarış arabalarındaki gibi) ayar süresi kısalabilir. Ayrıca üretim sırasındaki duruş sayısı ve nedenleri de incelendiğinde mutlaka iyileştirilecek husus çıkacaktır.

Deneyimlerime göre operatörün saplantısı da olabilir. Kafasında belli ayar sayısı ve/ya üretilen kutu sayısı sınırı olabilir. Eğitmek ve belki teşvik etmek faydalıdır. İş hayatına yeni başladığımda, operatörün daha hızlanmak istediğinde; bağlanmış kutuları palete dizen yardımcısının onu yavaşlamaya zorladığını fark etmiştim. O yıllarda otomatik levha besleme ve otomatik palete dizme sistemleri olmadığından, daha fazla üretememenin önündeki engeller bu işleri yapan kişilerin yorulması idi.

Özetle
Önce ormanı tarif etmek gerek, çalışılan işlerin dağılımı.
Sonra işlerin tasnifi, zor/kolay, hızlı/yavaş.
Varsa zor ve yavaş işlere ilave çözümler, makine değişimi, metot değişimi.
İşlerin gruplanması ve makine ebat seçimi.

Az adetli işler için makineler:
https://www.bcscorrugated.com/products/post/boxmaker/
http://www.boxmatpro.com/
http://www.solarco.cz/en/
http://www.mecanelec.com/
http://www.bizzozeromica.it/EN/PRODOTTI/clever-boxmaster-2750.php
http://www.corrugated-machines.com/fileadmin/user_upload/IMPS_Boxking_GT_English_brochure.pdf

7 Nisan 2019 Pazar

Plastik Ambalajda Çok Yeni Gelişmeler


2019’un Şubat ve Mart aylarında RISI’de (www.risiinfo.com) plastik ambalajlarla ilgili birkaç yazı çıktı. (Tam liste kaynakların ilk 7 maddesindedir. Satır sonlarındaki tarihler ise ilgili yazının RISI’deki yayın tarihidir.) Belki başkaları da vardır ama benim dikkatimi yalnızca bunlar çekti. Yazılar, çok açık bir şekilde plastik ambalaja karşı, plastik ambalaj kullanımını azaltma, geri toplama ve tekrar kullanma gibi hedefler içeriyor.

P&G (1) aralarında Pantene, Tide, Cascade ve Oral-B’nin de olduğu 11 en büyük markasının plastik ambalajlarını, toplayıp-geri kazanmak ve kullan-at ambalajı azaltmak amacıyla Loop ile bir anlaşma yapmış. Loop bir döngüsel e-ticaret platformu olarak, uluslararası geri dönüşüm lideri TerraCycle (www.terracycle.com) tarafından geliştirilmiş.

Loop, çevre performansını iyileştirmeyi hedefleyen, mevcut e-ticaret çözümlerine kıyasla standartları arttıran, bu amaçla ambalajları toplayıp, temizleyen, doldurup-tekrar kullanılmasını sağlayan dünyada ilk platformmuş. P&G, Loop’a katılan ilk tüketim ürünleri şirketi iken; Loop kullanılmış ambalajları tüketicilerin kapılarında toplamayı ta teklif ediyormuş.

Carrefour (2), Fransız Ekoloji Bakanlığı’nın hazırladığı “plastik kullanımını azaltma” amaçlı protokole imza koymuş. Önceden bu metini Danone, Unilever ve Nestle gibi pek çok tanınmış marka da imzalamış. Carrefour 2018’de başladığı bu kapsamdaki çalışmalarında 2025’e gelindiğinde her yıl 140 ton daha az plastik ambalaj malzemesi kullanmayı hedefliyormuş. Bu yıl peynirler için kullanılan polistiren kaplar karton ambalaja ve muzlar için kullanılan plastik torbalar/bantlar kağıda dönmek suretiyle 111 ve 23 ton plastik azalacakmış.

Bu sene plastik azaltma hedeflenen ürünlerden biri de salatalıkmış. Ayrıca Carrefour balık, et, işlenmiş etler, peynir, hamur işleri ve meze reyonlarında çalışan elemanlarına, “müşteri kendi kabını getirirse kullanmasına yardımcı olun, istediğini evden getirilen kaba koyun” talimatı vermiş.

Nestle (3), Veolia (www.veolia.com) ile özellikle esnek plastikler başta olmak üzere kullandığı plastik ambalajların toplanması, tasnif edilmesi ve geri kazanılması konusunda bir işbirliği anlaşması yapmış. Anlaşma piroliz (8) dahil çeşitli geri kazanma teknolojilerinin araştırılmasını da kapsıyormuş. Nestle, plastik su şişelerinde geri kazanılmış malzeme kullanımını %35’e ve tüm ambalaj malzemelerinde geri dönme oranını %15’e çıkarmayı hedefliyormuş.

Walmart (4), yıllık tedarikçi toplantısında, Walmart U.S. ve Sam’s Club mağazalarında satılan 30 binden fazla mal için plastik atıkların azaltılması hedefleri koymuş. Bu mağazalarda satılan diğer markalı ürünleri üretenleri de plastik atıkları azaltmaları konusunda teşvik edecekmiş.

Walmart’ın kendi markalarını taşıyan ürün ambalajları için başlıca hedefleri şunlarmış:
2025’e kadar %100 geri dönüşen, tekrar kullanılabilen veya endüstriyel olarak yok edilebilen ambalajlara geçilecek.
Bu ambalajların üretiminde 2025’e kadar en az %20 geri kazanılmış malzeme kullanılacak.
2022’ye kadar gıda ve tüketim ürünlerinin tümünde How2Recycle (www.how2recycle.info) etiketi olacak.
Plastik ambalajlar mümkün olduğunca azaltılacak, zaruri durumlarda minimum kullanılacak.
Tedarikçilerle çalışılarak, 2020’ye kadar PVC gibi geri kazanılamayan malzemeler ambalajlardan elimine edilecek.

Tesco (5), ambalaj atıklarını azaltmak üzere, meyve ve sebzelerdeki iç ambalajları (torba, kase vs) azaltma/sıfırlama denemesine başlamış. İngiltere’nin Watford ve Swindon’daki Extra mağazalarında başlayan deneme; elma, soğan, mantar, biber, muz ve avakado başta olmak üzere 45 ayrı yaş meyve ve sebzede plastik ambalajların komple kaldırılmasını hedefliyormuş. Bu çalışmalar geçen yıl Tesco tarafından açıklanan, 2025’e kadar, bütün ambalajların tamamen geri kazanılabilir olması programı doğrultusunda yapılıyormuş.

Diageo, Unilever, Coca-Cola ve Nestle (6), Afrika Plastik Geri Dönüşüm Birliği’ni kurmuş. Şirketler, Afrika’da plastik ambalajın alternatifi bulunana kadar gerekli olduğunu ama plastik atık tehlikesine karşı bu birliğin; plastik ambalajları toplama, temizleme, tekrar kullanma ve geri dönüştürme gayretlerini destekleyeceğini ve çeşitli paydaşların katılımıyla geliştireceğini ifade etmiş.

Avrupa Parlamentosu (7) 2021’den itibaren tek kullanımlık plastik ürünlerin kullanımını yasaklamış.
Plastikten yapılmış şu ürünler yasak kapsamındaymış:
Tek kullanımlık çatal, kaşık, bıçak, yemek çubukları
Tek kullanımlık tabaklar
Plastik hasırlar
Kulak çubuğu plastikleri
Balon çubukları
Oxo-degradable plastikler (ısı veya UV ile parçalananlar) (9)
Plastik gıda kutuları/kaseleri
Polistiren bardaklar

Yasa plastik şişelerle ilgili kısıtlamalar da getirmiş:
2029’a ulaşıldığında, yıllık kullanılan plastik şişelerin %90’ı geri toplanıyor olacak.
Plastik şişe üretiminde 2025’de %25 ve 2030’da %30 geri kazanılmış malzeme kullanılacak.

Yazıları bir arada değerlendirdiğimde:
Plastik ambalaj malzemelerinde bir anda komple kurtulmak mümkün değil. Yukarıdaki markalar bu nedenle 2025 yılında gerçekten yol almış olmayı hedefliyor. Türkiye olarak biz de benzeri hedefleri ortaya koymalı ve plastik sektörünün yeniden yapılanmasına yardımcı olmalıyız.

Kısa zamanda hedef koyup ilgili yasal düzenlemeleri sıkılaştırmazsak, Avrupa’dan çok sayıda plastik üreticisinin fabrikalarını ülkemize taşıdığını göreceğiz.

Plastik atıkların ithalatı da önemli bir husus. Geçtiğimiz aylarda ülkemizin İngiltere’den plastik çöp ithal ettiği yönünde ve bunun aksine gelen atıkların endüstriyel olarak yok edildiği de iddia eden haberleri okuduk. Ben bazı cin fikirli, kötü niyetli insanların olabileceğini ve yasal boşluklardan para kazanmak isteyebileceklerini düşünüyorum. Prensip olarak her türlü atık ithalatının yasaklanmasını ve içerideki atıklarımızın toplanmasını ve eğer söylenildiği gibi yok ediliyorsa önce kendi plastik atıklarımızın yok edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
 

               Kaynaklar:

1.       P&G introduces reusable, refillable packaging for 11 brands, 1 Şubat 2019.

2.       Carrefour signs pact to phase out plastic packaging by 2025, 25 Şubat 2019.

3.       Veolia and Nestle agree on recycling cooperation, 21 Mart 2019.

4.       Walmart announces new plastic packaging waste reduction commitments, 21 Mart 2019.

5.       Tesco begins plastic-free trial for selection of fruit and veg, 27 Mart 2019.

6.       Diageo, Unilever, Coca-Cola & Nestle launch Africa Plastics Recycling Alliance, 27 Mart 2019.

7.       European Parliament approves new law to ban certain single-use plastic products by 2021, 28 Mart 2019.


9.       Oxo-degradable plastiklerin gerçekte yok olmadığını anlatan bir çalışma şuradan okunabilir: https://www.naturbag.com/case-study-compostable-vs-oxo-degradable

3 Mart 2019 Pazar

Kapasite, Miktar ve Fiyat Üzerine Bir Not

Oluklu mukavva sektörü 2018 yılını önceki yıllar kadar (miktar artışı bakımından) iyi bitiremedi. Son çeyrekte, 2017’nin son çeyreğine göre tonda -%9,62 ve m2’de -%7,44 küçülme olduğu ve çeyreklik satışların 519.630 ton veya 1.011 milyon m2 şeklinde gerçekleştiği anlaşıldı. Son çeyrekteki küçülme trendi, piyasadan gelen sinyallere göre 2019’un ilk çeyreğinde de devam ediyor.

Ayrıca, 2018 içinde sektöre yeni giren oyuncular olduğu gibi halen yatırım aşamasında olan 2019 ikinci çeyrekte başlama ihtimali olan kuruluşlar da bulunuyor. Kapasitenin artarken (yani kutu arzı) talebin düştüğü böyle dönemlerde, miktar optimizasyonu yapmak çok önemlidir. Oyunculardan bazılarının miktar esaslı çalışması hem kendilerine hem de sektöre ciddi hasar verebilir. Bu düşünceden hareketle, gerçek verileri kullanarak Excel’in verdiği kolaylıkla çeşitli varyasyonları denedim.

Yukarıdaki tablo 2018 sonuçlarını gösteriyor. Tablonun ait olduğu şirket, kutuyu 100 TL’ye sattığında 67,2 liralık kağıt ile 3,5 liralık yardımcı madde (mürekkepten-palete, streç filmden-beyaz tutkala,…) kullanmış. Üretilen mal müşteriye 5,9 liraya gönderilirken toplamda üretim için 1,9 liralık enerji kullanmış.

Değişken maliyetler üzerindeki dört kalemin toplamından oluşur ve hiç üretim olmazsa sıfır olur. Takip eden iki kalem sabit maliyetlerdir ve hiç üretim olmasa da ödenmeye devam edilir. Bakım, genel gider kalemi ise hem tesis/makinelerin bakım onarım giderlerini hem ofis (bilgisayar, şirket arabaları, iletişim,…) giderleri toplamaktadır.

Tabloya göre şirketin toplam maliyeti 92,2 TL olmuş ve en tepedeki fiyattan fark alınarak Favök’ü 7,8 liradır. Daha sonra amortisman düşülerek Fvök 5,5 lira olarak hesaplanmıştır. Banka masrafları ve faiz giderleri indirildikten sonra vergi öncesi kar 2,2 liradır. 2018 oluklu mukavva sektörü için iyi bir yıl idi. Tablo ortalama bir şirkete aittir, bundan çok daha iyi sonuçları alan kurumların olduğuna inanıyorum.


Aşağıdaki 9 senaryo ile çeşitli fiyat ve miktar stratejilerinin, normal ve daralan pazarda orijinal tabloyu nasıl değiştirdiğini inceledim. Analizlerde sabit maliyetler, amortisman ve finansman TL cinsinden sabittir. Değişken maliyetler ise miktara bağlı şekilde değişmektedir.
 
Senaryo 2’ye göre piyasanın daralmasına paralel olarak daha az çalışmak ama fiyatı düşürmemek, karlılığı düşürmekle beraber en azında karlı kalınıyor.
3’de ise piyasa 20 daralırken, hacmi daha az oranda azaltmak (burada 10) kar sağlamıyor.
4’de senaryo 2’deki durumda %5 fiyat kırılması analiz edilmiştir. Fiyat kırılmasına rağmen miktarın aynı kalması test edilmiştir. Fiyat kırmak, miktar artışını sağlamıyorsa zararı arttırmaktan başka sonuç doğurmuyor.
Senaryo 5, yukarıda yazılanı teyit ediyor. Fiyat %5 kırıldığında, miktar %2 artıyorsa, zarar azalıyor ama kar sağlamıyor. Demek ki miktar artışı çok daha fazla olacaksa fiyat kırmak doğru strateji oluyor.
 
6’da ise aynı anda kağıt fiyatları da düşerse ne olur diye inceleniyor. Kağıt fiyatı %20 indiğinde, kutu fiyatı da aynı oranda indirilip baz senaryodaki (orijinal tablo) miktar satıldığında kar oluşmuyor. Maliyet yapısında kağıdın yeri %67 iken sanki %100 imiş gibi (yani kağıt maliyetindeki indirimi) komple müşteriye vermek de pek doğru bir yönetim tarzı gibi görünmüyor.
Senaryo 7 ise 6’nın zararını azaltmak, miktarla oynayarak gidermek mümkün mü diye bakıyor. Baz senaryodaki miktardan %5 azaltmak zararı arttırıyor.
8’de ise kağıt fiyat düşmesinden gelen avantajı fazlasıyla (maliyetin içinde %67,2 yerine %75’miş gibi) müşteriye yansıtma durumu var. Dolayısıyla karlılık azalıyor. Kutu fiyatı %13,44 (=20*%67,2) düşürülseydi, baz senaryodaki karlılık oluşabilirdi.
 
 
Son iki senaryoda ise normal piyasa koşullarında, fiyat kırıp-pazar payı kapma stratejileri etüt edilmiştir.
9’da her şey normal iken (yani baz senaryo) %10 fiyat kırıp, %5 daha çok satıldığında çalışmanın en büyük zararına ulaşılıyor.
10 numaralı senaryoda ise 9’daki miktarın artışına bakılıyor. Baz senaryoya göre %8 daha fazla satmak zararı, 9’a göre azaltıyor ama yine çok yüksek olmaya devam ediyor.
9 ve 10’da miktar artışının sabit maliyetleri nasıl etkilediği açıkça görülüyor. Satış fiyatı ile miktar dengesi hatalı ise ciro içindeki sabit maliyetlerin oranı azalsa da kar etmek mümkün değildir.

 
Hangi strateji daha doğru?
Orijinal senaryodan başka, sırasıyla en doğru stratejiler 8, 2 ve 3’dür. Vergi öncesinin pozitif veya amortismanı karşılaması en mantıklı yaklaşımdır. Diğer senaryolarda vergi öncesi oluşan zararlar, amortismandan büyüktür. Eğer satın alma vadesi ile satış vadesi eşitse (örneğin 120’şer gün), 120 gün sonra nakit sıkışıklığı baş gösterecektir. Deneyimimize göre ikinci tur tamamlanmadan (yani yaklaşık 240 gün dolmadan) taze para girişi şart olacaktır.

 
Son Söz
“Fiyatı şuraya inersek, şu kadar daha iş alırız” en aptalca söylemdir. Hesap yapmadan neyin doğru olduğunu bilmek mümkün değildir. 


3 Şubat 2019 Pazar

Küçük İşler Yöneticisi (KİY)

Micromanagement kavramına ben bu ismin daha çok yakıştığını düşünüyorum. Şimdi bulunduğum pozisyona ilk geldiğimde, ben de bu tarzı, fark etmeden belki biraz kriz anı olması nedenleriyle (bilmeden) uyguladım. Bir süre sonra arkadaşlarımdan biri beni uyardı. Çok müdahaleci olduğum, ilgiliyi atlayarak birilerine talimat verdiğim, ilgili yöneticilere çalışma alanı/zamanı bırakmadığım gibi kusurlarımı saydı. Konu üzerinde düşündüm ve haklı olduğuna karar verdim. Sonra da hatalı yönlerimi değiştirmeye gayret ettim. Şimdilerde organizasyonumuzdaki benzer bir vakaya rastlayınca bu sefer acaba önceden bu konuda neler yazılmış diye baktım. Yazının altındaki linkleri çok faydalı buldum ve onlardan istifade ettim.

Micromanagement Nedir?
Aşağıdaki kaynaklarda yöneticinin,
Kendisine bağlı kişilerin işlerini sürekli ve fazlaca denetlemesi,
Önemsiz detaylara çok önem vermesi,
Her adımda kendine haber verilmesini istemesi,
Sonuçtan ziyade şekle önem vermesi,
İşin tam onun tarif ettiği gibi yapılmasını istemesi,
Başkasının görev sahasına, ilgilinin izni olmadan müdahale etmesi,
Delege etmek yerine bütün işi yapmaya çalışması,
Bütün kararları kendisinin vermesi ve astların karar vermesini istememe,
Öncelikleri hatalı belirlemesi,
Astları dinlememe, onların birikim ve deneyimlerini yok sayma,
…gibi durumlarla tarif ediliyor. Yöneticinin her şeye bağırıp-çağırması ve despotluk yapması da duruma eşlik ediyor.

Neden KİY Olunuyor?

Yeni yönetici olunduğunda, acemilikten
Neye bakacağını bilemeyip, büyük resmi görememekten
Şekil, rapor, metot gibi hususlarda mükemmel olma isteğinden
Ekibine güvenemeyip, her şeyi denetlemekten
Her şeyin, her adımın kendi kontrolünde olmasını istemekten yani yine güvensizlikten
Yer altı madenciliği gibi tehlikeli işlerde çalışırken, mecburen
Savaş, terör gibi ortamlarda güvenlik gücüyseniz, yine mecburen
Astların tümünün gerçekten yetersiz veya yeni olmasından
Acil bir durum/ortamda yetkileri tek elde toplayıp, sonra bırakmamaktan
KİY olunuyor.

Ayrıca bilerek ve isteyerek;
Kötü niyetle, benden sonrası tufan ortamı yaratmak isteyebilir
Astların yetişmesini istemez ve organizasyonun hep size muhtaç olması arzu edebilir
Psikolojik bakımdan rahatsız olabilir, insanların hatalarını söylemekten zevk alabilir
Benzer şekilde küçük şeyleri bahane ederek, bağırıp-çağırmaya başlar ve terör estirebilir
Önceden verdiğiniz yalan/hatalı raporların ortaya çıkmasını istemeyebilir
Ve KİY olabilirsiniz.

Benim olayımda ise
Birbirine benzemez beş ayrı organizasyonu tek elden tek şirket gibi yönetmek,
Ortak kültürü oluşturmak,
Çeşitli nitelik ve yaştaki yöneticileri takım halinde oynatmak,
Satış, satın alma, İK ve finans fonksiyonlarını merkezileştirmek,
söz konusuydu.

KİY’in Sonuçları
Kısa vadede iyi sonuç alınma ihtimali yüksek olabilir. Ancak zaman ilerledikçe;
Toplantıdan toplantıya koşulur
Yönetici hemen tüm toplantılara katılmaya başlar
Astlar toplantılarda fikir beyan etmezler
Toplantılarda astların konuşmasına fırsat verilmez, birikim ve becerileri sıfırlanmış olur
Toplantılarda genellikle yöneticinin fikrine karar verilir
Şirketten çok yöneticiye bağımlı olunur
İş sonuçları kötüleşir
Yaratıcılık, yeni bir şey yapma isteği/gayreti yok olur
Astların motivasyonu düşer
Daha çok çalışılır ama sonuç değişmez veya çok az iyileşir
Astlar çaktırmadan kopmaya ve iş aramaya başlar
Yeni kurallar/formlar ortaya çıkar ve bunların sonuç vermesi umulur
Yönetici biraz daha sertleşir
Ve çöküş başlar

Elbette yukarıdaki aşamaların yazıldığı sırada gerçekleşmesi beklenmemelidir. Aklım erdiğince ve şirketlerimizden birindeki eski zamanlardaki gözlemlerimden hatırladıklarıma göre sıralamaya çalıştım.

Çözüm?
Yöneticinin kişiliğiyle ilgili nedenler (güvensizlik, acemilik, mükemmellik) varsa eğitmeye çalışmak gerek. Bazen çok iyi satıcı, satış yöneticisi yapıldığında çok başarısız olabilir. Yönetsel becerilerini geliştirmeden (belki teste tabi tutmadan) atamamak uygun olur. 
Çalışanlarla ilgi nedenler (acemilik, iş bilmezlik) varsa eğitmek, olmuyorsa daha yetkin kişileri işe almak gerek.
İş sisteminiz, şirketinizin kültüründe sorun olabilir. En baştaki yöneticiyi göndermek (bizde böyle olmuştu) doğru çözüm olabilir. Ancak şirketteki eski motivasyonsuzluğu iyileştirmek yıllar alabilir.
Yöneticilerin KİY olmaması için delegasyona ve denetime ilişkin bazı standartlar koymak gerekir. Belli periyodlarda aynı gündemli toplantılar, birbirini tamamlayan rapor sistematiği, günlük mini görüşmeler.
Tepe yöneticinin bu türlü sistemleri kurması yetmez, kendisinin de riayet etmesi esastır. Astlar üstün nasıl davrandığını izler. Yani tepe yöneticinin (o işletme/ofisteki en üst kişi anlamındadır) örnek oluşturması şarttır.
Kurumda karşısındakini dinleme, üstüne eleştiri getirebilme gibi bir anlayış olmalıdır. (Önceki veya mevcut tepe yönetici bu ortamı yaratmalıdır.) Bizde iyi ki böyle bir anlayış var ve arkadaşım beni eleştirmiştir.
Özetle, balık baştan kokar.

Yararlanılan Kaynaklar:
https://www.leadershipthoughts.com/10-signs-of-micromanagement/
https://www.feedough.com/micromanagement/
https://www.pluralsight.com/blog/business-professional/why-micromanagement-is-bad
https://www.forbes.com/sites/forbescoachescouncil/2017/05/19/micromanaging-heres-how-and-why-you-should-stop/#7f3accfb7518

1 Ocak 2019 Salı

2019'a Girerken


Yılın ilk gününde yazılan bu makalede 2019’da oluklu mukavva ve kahverengi kağıt sektörlerine ilişkin beklentilerimi açıklayacağım. 2018’in sonunu çok güzel anlatan aşağıdaki iki grafiği (1)’deki Dr. Mahfi Eğilmez'in yazısından aldım.
Yılın ikinci yarısında işler giderek azalmış. Omüd sektör rakamları da bu azalmayı teyit ediyor. Üçüncü çeyrekte geçen yılın aynı çeyreğine göre yalnızca %0,8’lik bir büyüme var. Son çeyrekte küçülme olması büyük ihtimaldir. Daralan talebe karşılık oldukça yüksek kapasiteli bir oluklu fabrikası devreye girmiştir. Halen montaj aşamasında olan biri büyük diğerleri küçük kapasiteli birkaç fabrika daha bu aylarda devreye girecektir. Yani oluklu mukavva ambalajda talep azalırken arz fazlalaşacaktır. Arz talep kanununa göre fiyat baskı altında kalacak ve düşecektir.
 
Kahverengi Kağıttaki Durum
Orada da olukluya benzer bir durum söz konusudur. Geçen yıl Avrupa’da devreye giren kapasiteler bir milyon tondur. Bu sene 300 bini ülkemizde olmak üzere bir milyon ton daha kapasite devreye girecektir. Oluklu talebi azalırken kahverengi kağıt arzının çoğalması, kağıt fiyatının düşmesini getirecektir. 2018’in son iki ayında bu trend görülmeye başlanmıştır. Fiyatın azalmasına rağmen kağıt fabrikaları yeterince sipariş alamamış ve aylık bazda %50’ye varan kapasite kesintileri (yani duruş) yapmak zorunda kalmışlardır.
 
Ya 2019’da?
2019 büyüme beklentileri çeşitli küçülme tahminleri ile %2,3 büyüme arasında dağılmaktadır. Her halükarda 2019 büyümesi, 2018’in altında kalacağından sektörümüzü büyük bir kapasite problemi beklemektedir. Hafızam beni yanıltmıyorsa, sanırım bu sektör (kahverengi kağıt ve oluklu mukavva birlikte) ilk defa bu denli büyük bir kapasite problemiyle karşı karşıyadır. Eskiden hep bir büyüme olduğundan, yeni giren kapasiteler kısmi fiyat rekabeti yaratır, büyüyen ekonomiyle gelen talep artışı ilave kapasiteyi doyururdu. Şimdi ise çok absürt bir durumdayız. Bir yandan talep azalıyor, aynı anda ilave kapasiteler devreye girmeye devam ediyor. Fiyatın düşmesi dahi satışları arttıramıyor, son iki aydaki kağıt fiyatlarının düşmesinde olduğu gibi.
 
Peki Ne Yapılmalı?
Temel aksiyon, önümüzdeki birkaç yıl daha küçük büyüme oranlarının gerçekleşeceğini anlamak ve kapasiteyi buna göre düzenlemektir.
  • Yeni ürünler: Bazı kağıt fabrikalarının Kraft top veya beyaz test liner üretimine girmeleri güzel örnekler. Oluklu mukavvada ise yepyeni bir ürün geliştirilmesi imkanı çok az. Geliştirilse bile müşteriler, işlerin azaldığı dönemlerde daha tutucu olurlar ve yeniyi denemek istemezler.
  • Yeni Pazarlar: Kurların arttığı dönemler, ihracatı daha cazip kılıyor. Doların 5,3 TL olduğu bu günlerde ihracatın pek cazibesi yok. Öte yandan ülkemizin ithalatı azaldığından, yükleyecek konteyner bulmak da önemli bir sorun olmaktadır. En önemli ihracat pazarımız olan Avrupa’da da işlerin kötüye gideceği beklentisi, ihracatı olumsuz etkileyecektir.
  • Yatırım Planları Gözden Geçirilmeli: Ucuz para dönemi bittiği, batıdaki merkez bankalarının artık piyasaya para enjekte etmediği yeni dönemde hem finansman bulmak hem de yapılan yatırımın ciro üretip-borcunu ödemesi daha uzun süre gerektirecektir. İyimser bakış açısıyla yapılacak yatırımların sonu hüsran olabilir. Kahverengi kağıt üretme hayalindeki bazı oluklu üreticilerinin de planlarını gözden geçirmesinde yarar olabilir. Kağıttaki darlık dönemi çoktan bitti.
  • Düşük Kapasiteyle Ayakta Kalmayı Öğrenmeli: Talep düşerken, arz arttığına göre daha düşük kapasite kullanılacak demektir. Ya kapasite azaltma bilinçli olarak yapılacak, ya da piyasa bizi tabir yerinde ise döve döve hizaya sokacaktır. Bu dönemde herkes için en tehlikeli senaryo, bir ton daha fazla satmak/üretmek için fiyat seviyesini kırmaktır. Bilanço çıktığında, dipte zarar varsa doğru fiyattan satmamışsınız demektir. Küçülmeyi beceremeyenlerin el değiştirmesi veya ödeme güçlüğüne düşmesi mümkündür. Küçülme yalnızca miktarın azalmasını sağlamak değil, aynı anda nakit akışını da düzene sokmak gibi iki ucu keskin bıçak bir problemdir.
 
Pozitif Beklenti Yok Mu?
Zayıf ta olsa bazı durumlar, beklentileri tamamen farklı şekle getirebilir:
  • Kurlarda Sıçrama: Kurların mevcut seviyesinin %7 daha üzerinde olması ülke olarak ambalaj ihracat şansımızı arttırabilir. Eğer %12 kadar daha yüksek olsa, ülkemize kahverengi kağıt ithalatı pahalı hale geleceğinden içeride kağıt fiyatları artacağı gibi kağıt ihracatı da olabilir.
  • Çin’in Atık Kağıt İthalatı: Risi’deki bazı yazılara göre Çin uygulamakta olduğu düşük kontaminasyon oranını bir süre gevşetmek zorunda kalacaktır. Böyle bir durum olması, atık kağıt piyasasını ve kahverengi kağıt piyasasını hareketlendirir. Genel olarak hurda, kağıt ve kutu fiyatları yükselir. Ancak bu senaryonun olumsuz yanı 2018 verileridir. Çin 2017’de 25 milyon ton atık kağıt ithal etmişken, 2018’de bu rakam 12,8 milyon tona inmiştir. Çin içerideki atık kağıdı toplamayı becermiş olabilir.
  • Hal Yasası: Yaş meyve sebzenin ambalaja girmesi, oluklu mukavva talebini ciddi oranda arttırabilir. Ancak bundan önce kayıt dışını önlemek gerekir. Halen kayıtlı çalışmayan yapıyı kayıt içine sokmak gerekir. Kayıt dışını önlemeden hal yasasının çıkması, bazı ambalaj üreticilerini de kayıt dışı çalışmaya sevk edebilir.
Özetle, 2019 yılı hem kahverengi kağıt hem de oluklu mukavva ambalaj sektörleri açısından çok zor bir yıl olabilir.
 

2 Aralık 2018 Pazar

Ambalajda Arz Talep Dengesi

Bu yazıya önce “arz talep kanunu” adını vermeyi düşündüm ama sonra mevcut başlıkta karar kıldım. Arz talep kanununu düşünme sebebim devlet kaynaklı duyumlar nedeniyledir. Son günlerde Ankara’dan yayılan bilgiler iki farklı çalışma olduğunu gösteriyor.

İlki Ticaret Bakanlığının TOBB’a yazdığı yazıyla içlerinde kağıt ve ambalajın da olduğu sekiz kadar sektörün Haziran’dan bu yana maliyet ve fiyat artışları sorgulanmaktadır. Fiyatını çok arttıran sektörlere ceza geleceği de TOBB’a sözlü ifade edilmiştir.

İkinci konu ise TBMM’ye sunulan bir torba yasa teklifiyle çevre kanununda bazı değişiklikler yapılarak ambalaj alıcılarına (yani müşterilerimize) ton başına 300 TL vergi getirilmek istenmesidir.

Devletimizin Kasım ayında yaptığı çeşitli düzenlemeleri (soğan depolarına baskın gibi) dikkate aldığımda, yukarıda açıklanan iki hususunda realize olacağını düşünüyorum. Sektörümüze yöneltilen suçlamaların haksız olduğuna inanarak; bu yazıda iktisata giriş dersinde okuduğum arz talep kanunu yardımıyla düşüncelerimi izah edeceğim.

Arz Talep Kanunu

Serbest piyasa ekonomisinde, fiyat arz ile talep eğrilerinin kesiştiği noktada oluşur. Denge Fiyatının karşılığında Denge Miktarı kadar mal veya hizmet verilmiştir. Aşağıdaki grafikleri (1) numaralı kaynaktan aldım.
Üstteki grafik fiyat arttığında nasıl denge oluştuğunu gösteriyor. İlk durumda Q1 miktarı P1 fiyatından satılırken, bir şekilde fiyata zam gelmiş ve müşteriler aynı miktar malı daha yüksek olan P2 fiyatından almışlar. Ticaret Bakanlığının yazısına göre, bu durumun oluştuğu düşünülüyor.

Oluklu Mukavva Sektöründe Olması Mümkün Değil
2017 sonu itibarıyla 3 milyon tondan fazla kurulu kapasite varken, toplam satışlar 2.241 tondur. Kapasite kullanım oranı %75’dir. Kapasitesinin dörtte biri boş olan herhangi bir sektör, yaşamsal önemi olmayan mal veya hizmet satıyorsa bunu yapamaz.

Peki kahverengi kağıt sektörü yapabilir mi?
3 Haziran 2018’de yazdığım “Kahverengi kağıt piyasasındaki son gelişmeler” başlıklı yazıda hem kağıt hem de kutu fiyatlarının neden artacağını analiz etmiştim. Bakanlığın şimdi sorduğu sorulara cevapları Haziran ayının başında yazmıştım. Hurda kağıt ihracatının serbest bırakılmasından, Çin’de kapatılan kağıt fabrikalarından atık kağıt kontaminasyon oranının düşürülmesine, batıda talebin çok canlı olmasından,…vb bütün faktörler dikkate alındığında; ülkemizdeki oluklu mukavva kağıdı üreticilerinin de kağıt fiyatını yukarı kaldıracak gücü/yetkinliği yoktur. Dışarda kağıt fiyatının artması, kurların yükselmesi, atık kağıt fiyatının artması, enerji fiyatları bizdeki kağıt fiyatını belirlemektedir.

RISI’ye ( www.risiinfo.com ) girilince görülecektir ki, yurt dışındaki kağıt üreticileri açıkça “talep canlı” diyerek zam yapmaktadırlar. Talep düştüğünde ise öncelikle üretim miktarını düşürerek; fiyatın düşmesini engellemektedirler. Sonrasında bizim gibi spot pazarlara damping yaparak satmayı tercih etmektedirler.

Oluklu Mukavvaya 300 TL/ton Vergi Gelirse
Grafik 3’deki durum hasıl olur. Ambalaj alıcısı, artan maliyeti nihai ürün fiyatına yansıtacağından TÜFE artacaktır. Müşterilerimiz oluklu mukavva ambalaj yerine ambalajsız belki paletle veya kullanılmış kutuyu tekrar kullanmaya başlayacaklarından talep azalacaktır.

Eldeki belge ve delillere rağmen, devletimiz sektörümüze inanmaz da ceza yazarsa da aynı sonuç doğacaktır. Geçmişe yönelik gelen ceza, cari dönemde yeni bir maliyet kalemidir. Üreticiler artan maliyeti, fiyatına yansıtacaktır.

Her iki durum da kayıt dışını teşvik edicidir. Merdiven altı çalışan, kayıtsız/sigortasız göçmen işçi çalıştıran işletmelerin işleri artarken; kayıtlı çalışan, işçisi sigortalı şirketlerin aleyhinde bir durum oluşacaktır. Keşke Ticaret Bakanlığı, tüketicilerden gelen her başvuruyu yüzde yüz doğru olarak kabul etmeseydi ve konunun uzmanlarından bilgi alsaydı.

İşlerin Azalmasının Etkisi
İşler azaldığında talep düşmüş demektir. Şekilde D1 talep eğrisi D2’ye gerilemiştir. İlk durumda P1 fiyatıyla satılan Q1 miktarı ise P2 ve Q2’ye azalmıştır.
4 numaralı grafiği (2)’de verdiğim kaynaktan aldım. Önceki yılın aynı ayına göre sanayi üretim endeksindeki değişimi gösteren grafiğe göre, sanayi üretimi 2017’ye göre gerilemektedir. Ambalaj sanayii için (dolayısıyla kahverengi kağıt için de) D1’in D2’ye düşmesi durumudur.
Avrupa’da yaklaşan yeni yıl ve dönem sonu stoklarını azaltma gayretine ilaveten yeni kağıt kapasitelerinin girmeye başlaması ve Avrupa talebinin düşmeye başlaması  nedenleriyle Avrupalı kağıt üreticilerini ülkemize yöneltmiştir. Gelen ilave kapasite, kahverengi kağıt arzının çoğalması anlamındadır.
Grafiğe göre talep D1’den D2’ye azalırken, mal miktarı S1’den S2’ye artmıştır. Şekilde Q1 miktarı değişmese de bugünlerde reel olarak (sanayi üretim endeksine göre) Q1’den daha az mal satılmaktadır.

Aynı grafik oluklu mukavva sektörü için de geçerlidir. Ülkemizde devreye giren yeni oluklu kapasiteleri arzı arttırmaya devam edecektir. Düşen ambalaj talebiyle birlikte fiyat seviyesi kendiliğinden düşecektir. Yani bir anlamda, bakanlığa yapılan başvurular piyasa kurallarıyla geçersiz olmuştur.

Kapasite Küçültme Durumu
Fiili olarak kahverengi kağıt üreticileri kapasite kesintileri yapmaktadır. Arz miktarını azaltma anlamını taşıyan bu hareket, kağıt fiyatını yükseltememektedir. Bunun sebebi oluklu fabrikalarında hammadde stoklarının çok yüksek olmasının yanında ambalaj talebinin çok ciddi düşmüş olmasıdır. Geçtiğimiz iki çeyrekte yurt dışı kaynaklı kağıt/hurda gelişmeleri, oluklu fabrikalarının bulabildikleri miktarda hammaddeyi almalarını yol açmıştır. Dolayısıyla kağıt fabrikaları %20-30 az üretse dahi yeterli kağıt talebi yoktur. Normal bir zamanda kapasite kısma, fiyatı P2’den S1 ile D2 eğrisinin kesişme noktası gibi bir yere (P1 ile P2 arasında bir seviye) taşıması gerekirdi ama olmuyor. Çünkü sanayi üretimi giderek yavaşlıyor, yani nihai tüketiciler tüketimlerini azaltıyor/erteliyor.

Sonuç
Türkiye yıllardır serbest piyasa ekonomisini uygulamaktadır. Bu sisteme yapılan müdahaleler belki kısa süreli olarak nihai tüketicinin hoşuna gidebilir veya hoşa gidecek sonuçlar doğurabilir. Ancak arz talep kanunu bozacak ilave vergi (300 TL/ton) veya ceza getirirseniz, yalnız sektörümüzün küçülmesini değil aynı nihai tüketiciye daha pahalı mal almaya zorlamış olacaksınız.
Kaynaklar:
        (2) http://www.mahfiegilmez.com/2018/11/finansal-piyasalara-bakarak-ekonomideki.html