Ahşap
takviyeli ambalajlarla ilk tanışmam, üstteki Grammer araç koltuğu kutusu ile
olmuş idi. Kutu köşelerine yapılan özel kesim ile oluşturulan karelere
yerleştirilen kesiti 30*30 mm gibi olan tahtalar bütün yükü taşıyordu. Daha
sonra, ahşap kolonları oluklu mukavvadan yapmayı denediysek de başarılı
olamadık.
Rastladığım
diğer bir örnek ise Duropack’ın triplex kutulara alternatif olarak
geliştirdiği, aşağıdaki resimde görülen kutudur. Çift dalgalı kutuların
deliklerine yerleştirilen yeşil renkli plastik kelepçelerin içinden geçen tahta
dikmeler yükü taşımaktadır.
Başlangıçta
triplex gibi çok kuvvetli oluklu mukavva varken, ahşap da neymiş gibi düşünmüş
idim. Ancak zaman içinde anladım ki, şu hususlar ahşabı oluklu ile birlikte
kullanmayı zorunlu hale getiriyor:
Grammer
kutusunda, kutunun kolay doldurulması için yüksekliğe yatay izler atılıyor. Bu
izler kutunun taşıma mukavemetini öldürüyor.
Çoğu
zaman, ahşap ambalaja eşdeğer taşıma sağlayan kutuyu üretmek çok pahalıya mal
oluyor ve oluklu cazibesini yitiriyor.
Ahşap
sandık, eğer uçak kargo ile gönderiliyorsa; onu oluklu ile kombine kullanmak
hem ambalaj maliyetini hem de taşıma maliyetini düşürüyor.
Ahşap
ambalajın, gittiği ülkede geri kazanılması oluklu mukavvaya göre çok pahalı
olabiliyor.
Buna
karşılık, açık havada nakliye veya stoklama ahşap ambalajı mecburi kılıyor.
Esbaş
gibi, serbest bölgeye 1-2 tane ahşap sandık sokmak hem bürokrasi hem de para ve
(en önemlisi zaman) gerektirdiğinden; müşteri sandığı kendi yapma yoluna gidiyor.
Yani asıl işinin yanında marangozluğa da soyunmuş oluyor.
Ahşap
sandık, hacim halinde geldiğinden boş halde bile stoklanması çok yer kaplıyor.
Bu nedenle, ahşap sandık müşterisi; doluma gireceği son dakikada sandığı almak
istiyor. Son dakikada sandık gelmesi
demek, özel hizmet anlamını taşıyor ve fiyatı arttırıyor.
Müşteri
açısından, (benim tahminime göre) ahşap ambalaj, başka ambalajlama yöntemi
bilinmediğinden sanki tek çıkar yol gibi gözüküyor. Fi tarihinde işe başlarken,
ahşap ambalaja karar verilmiş ve orada takılıp-kalınmış olabiliniyor. Eğer
ambalajlanmış ürünler, üst üste istiflenemeyecek kadar büyükse; ahşap hiç
gerekli olmayabilir.
Peki
ne yapmak lazım?
Ambalaj
da ileri giden ülkelerin bulduğu ve geliştirdiği gibi oluklu mukavva ile ahşabı
birlikte kullanmak lazım. Bunun önündeki en önemli handikap ise, hem biraz
oluklu mukavvadan anlamayı hem de biraz ahşaptan anlamayı gerekmesidir.
Özellikle
büyük makine ambalajlarında, ahşabın nerede (dar yüzde, köşede, geniş yüzde),
nasıl (çerçeve, dikme) ve ne miktarda (az/çok, geniş/dar) kullanılacağı kritik
bir konudur. Esasen bütün soruların cevabı çok basittir ve “mümkün olduğunca
az” şeklindedir. Ancak müşterinin endişesini yenmek için, her yeni yüklemede
ahşap miktarı azaltma yönüne gidilebilinir. Yıllar önce, DS Smith’in Larousse
fabrikasında eğitim alırken verdikleri en önemli ders bu idi.
Bazı
basit örnekler şunlardır:
Yazının
altında, web adreslerini verdiğim çeşitli şirketler hem ahşap hem de diğer
malzemelerle birlikte oluklu mukavva kullanımında güzel ürünler geliştirmişler.
Öte
yandan, ahşap sandığa bire bir alternatif ürün ortaya koymak için işin tasarım
boyutunu da düşünmek gerekiyor. Ahşabın, kutuya mı yoksa palete mi
sabitleneceği, çerçevenin sabit ölçüde mi yoksa ayarlanabilir ölçüde mi olacağı
konularını çözen tasarımlar için Pazar boşluğu görünmektedir.
Komple
ahşaptan yapılmış sandıklar, giderek azalacaktır. Bu yalnızca benim öngörüm
değildir. İşin ilginci, bazı palet üreticileri de durumu kavramış ve özellikle
triplex oluklu mukavva ile kombine ahşap ambalaj tasarlamaya çalışmaktadır.
Bu konuda başka çalışmalar ve örnekler için şu sitelere bakılabilir:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder